Haftanın Kısa Filmi köşemizde bu hafta, dünya prömiyerini Saraybosna Film Festivali’nde gerçekleştiren Özgürcan Uzunyaşa imzalı Beyaz Bir Gece yer alıyor. Dostoyovski’nin Beyaz Geceler romanını okuduktan sonra karakterlerin arasındaki ilişkiden ve anlatının kendisinden ziyade, o ilişkinin hâlinden ilham alarak tasarlanan Beyaz Bir Gece filmi temelde bir adamın şehirle olan ilişkisi ve bu ilişkiye müdahil olan bir...

Beyaz Bir Gece

Haftanın Kısa Filmi köşesinin bu haftaki konuğu, gündelik diyaloglardan hareketle cinsel yönelimlerin toplum tarafından algılanma biçimlerine dair incelikli çıkarımlar yapan animasyon Les lèvres gercées. Mutfak; modern toplumlarda evin sadece yemek hazırlanan ve yemek yenen odası olmanın ötesinde anlamlar taşıyor. Bu oda, içinde zaman geçirilen, önemli ya da önemsiz konuların konuşulduğu, zaman zaman birtakım kararların alındığı bir...

Les lèvres gercées

İnsan zamanın başlagıcından bu yana bilinmeyene ya da bir diğer deyişle kendi bilmediğine derin bir ilgi duyagelirken bu merak onu kimi zaman icatlara kimi zaman da keşiflere sürüklemiştir. Hem merak olmadan bir teleskop nasıl icat edilebilir ki ya da Ay nasıl keşfedilebilir? Gelgelelim her icat ya da keşif kademeli olarak ortaya çıkar. Tıpkı kademeli olarak...

Others Will Follow

Haftanın Kısa Filmi köşemizde bu hafta, ıslah evinde tanışan iki genç kız üzerinden Romeo & Juliet hikâyesine kuir bir yorum getiren Yulia & Juliet var. Bugüne kadar gerek perdede gerek ekranda pek çok varyasyonunu izlediğimiz Romeo & Juliet hikâyesi, merkezine yerleştirdiği genç aşıkları türlü türlü zorluklarla sınar, sonunda da trajik bir sonda buluşturur. Romeo ve...

Yulia & Juliet

Haftanın kısa filmi köşemizde bu hafta, bir aile yemeğinin gerginliği içine jenerasyon farkı ve homofobi gibi pek çok farklı temayı yerleştiren Le repas dominical var. 2015 yılında Cannes Film Festivali’nde gösterilen, bir sonraki yıl En İyi Kısa Animasyon dalında César Ödülü’nün sahibi olan Céline Devaux imzalı Le repas dominical -İngilizce adıyla Sunday Lunch, pazar günü...

Le repas dominical

Haftanın Kısa Filmi köşemizde bu hafta, yıldırım düşmesi sonucunda hafızasını yitiren bir hayalet ve ona yardımcı olmaya çalışan genç bir erkeğin arkadaşlığına odaklanan animasyon Mon Ami qui Brille Dans la Nuit var. Hayaletler, gerek sinemada gerek diğer kültür-savaş disiplinlerinde korku unsuru olarak değerlendirilirler sıklıkla. Dünyada kalanları bir şekilde “rahatsız eden” ölüler olarak tanımlayabileceğimiz hayaletlerin özellikle...

Mon Ami qui Brille Dans la Nuit

Özellikle ülkemizde genç sinemacıların bir sonraki filmlerine bütçe yaratabilmek adına korku türüne yönelmeleri, vizyon takvimi içerisinde türün çok sayıda vasat örneğini seyretmemize sebep oluyor. Buna ek olarak korku sinemasının yükselişe geçtiği yılların ardından başlayan gerileme, son yıllarda birbirinin kopyası filmlerle iyiden iyiye saygınlığını kaybetti diye düşünüyorum. Teknolojinin gelişimiyle korku türü inandırıcılığın artmasıyla yükselişe geçecek diye...

Arrêt Pipi

Haftanın Kısa Filmi köşemizde bu hafta Tim Egan imzalı, insanın izlerken nefesini kesen Curve filmine yer verdik.  “Aldığınız her nefes bir seçimdir. Geçen her dakika bir seçimdir. Olmak ya da olmamak. Kendinizi merdivenden atmadığınız her an seçimdir. Arabanızı bilerek duvara çarpmadığınız her an hayata yeniden başlayabilirsiniz.” Chuck Palahniuk'un Gösteri Peygamberi adlı kitabındaki bu alıntısını; insanın...

Curve

Haftanın kısa filmi köşesinde bu hafta Johnny Barrington’ın Tumult adlı kısa filmi var.  Bu hafta Tumult filmini seçmemin iki sebebi var: İskandinav mitolojisine karşı beslediğim ilgi ve ilk izlediğimde filme duyduğum büyük hayranlık. Komedi ve gerilim; yani iyi bir espriyi uygun bir süre içerisinde sıkmadan anlatabilmek ve aynı sınırlı sürede gerilim hissini başarıyla verebilmek, kısa...

Tumult

Haftanın Kısa Filmi köşemizde bu hafta, sosyal medyanın birey üzerindeki yabancılaştırıcı etkisini korku türündeki karanlık bir hikâyeyle ele alan MJ var. Sosyal medya olmadan bir saatimiz bile geçmiyor artık. Hatta bunun da ötesinde sosyal medya denilen olgu ortaya çıkmadan önce nasıl hayatlar yaşadığımızı dahi unutacak duruma geldik. Kişinin kendini ifade etmesi açısından özgürleştirici bir araç...